Şadan ADANALI

1923 - 2002

Sahnede DOĞAN YILDIZ...

Bu dünyanın dört bucağı,
Köhne bir meyhanedir.

Ecel bade, felek saki,
Ömrümüz peymanedir.

Doğarken ağlayıp doğduk,
Gülenler hep divanedir.


Giden gelmez, gelen bilmez
Bu dünya bir misafirhanedir.

              Söz : Şadan ADANALI

YouTube kanalı : https://www.youtube.com/@sadanadanali

1941 yılında sahne ile tanışan ve ilk rolü figüranlık olan Şadan ADANALI 57 yıldır sahnelerde. Operet oyunculuğu ile başlayan sanat yaşamında sayısız başarılarda imzası olan ADANALI, yüreğinde hala ilk günün heyecanı, başarıdan başarıya koşuyor. Adana’da, okuma arzusu ile yanıp tutuşan bir çocuk. Okuma aşığı. Ortaokuldan sonra okuyabilmek için her yolu deneyen, ancak arzusuna bir türlü ulaşamayan delikanlı.
Kader  onun bir başka alanda, yine okuma ile ilgili bir alanda tanınmasına sebep oldu. O Şadan ADANALI. 1941’de Eskişehir’de Muhlis Sabahattin ile başlayan sanat ve sahne hayatında 57 yıldır hep gündemde. Onu kim tanımaz ki…

         “ Bu Dünyanın Dört Bucağı Köhne Bir Meyhanedir…” sözleriyle başlayan gazeli, geçmişte olduğu gibi bugünlerde yine dillerde marş.

         1924 yılında doğan, doğduğu kenti, adını kendine soyadı almacasına seven Şadan ADANALI ilk ve orta okulu, berber olan babasının dükkanında çalışarak bitirmiş. Burada Şadan ADANALI’nın hayat öyküsüne onun sözleriyle bir paragraf açalım ve kendisini dinleyelim.

         “ Orta okulun son senesinde babam, “oğlum ben üçünüzü okutamam” dedi. Bunun üzerine okulu bitirdikten sonra Milli Mensucat fabrikasında işçi olarak çalışmaya başladım. Ama okumayı çok arzu ediyordum. Bir gün Son Posta gazetesinde bir ilan gördüm. Eskişehir’de orta okul mezunlarını kabul eden bir lise öğrenci alacakmış. Elektrik dalında teknik eleman yetiştireceklermiş. Okuma aşkı ile yanıp tutuşuyorum ve hemen kararımı verdim. Okuyla başvuracaktım. Biraz sabredip cep harçlığımı ve yol paramı biriktirip Eskişehir’e gittim. Ama orada hayal kırıklığına uğradım. Okul TCDD’de çalışan ailelerinin çocukları için açılmış. Dışarıdan öğrenci almayacaklarmış. Çok üzülmüştüm…”

         Uğradığı hayal kırıklığının ezikliği ile kendini sokaklara atan genç Şadan adanalı kenti dolaşırken bir berber dükkanı görür ve ustadan iş ister. Babacan tavırlı berberin yanında 1.5 ay çalışan Adanalı’nın yaşamını değiştirecek sürpriz burada kendini gösterir….

         Gerisini Şadan ADANALI’dan dinleyelim.

         “ Bir gün, Eskişehir Halkevi’nin duvarında bir afiş gördüm. Afişte, Muhlis Sabahattin ve Çocukları Opereti yazıyordu. Kader. Bakın nereden nereye. İçim kıpır kıpır oldu ve hemen Halkevi’ne koştum. Muhlis beyin yanına çıktım.:  “ ben tiyatro sanatçısı olmak istiyorum. Sesimde var.” Dedim. Beni dinledi, beğendi ve figüran olarak kadroya aldı aldı. Yıl 1941. Artık operet oynuyordum. 2,5 ay Türkiye’yi dolaştık sonra Ankara’ya döndük ve Ankara Halkevi’nde oynamaya başladık. Ama işler kötü gidiyordu. Yine turneye çıktık. Afyon’dan İzmir’e geçtik. İşler umduğumuz gibi gitmedi ve heyet İzmir’de dağıldı. Hoca beni ve İstanbul’a gitmek isteyen diğer arkadaşları yanına aldı ve biz İstanbul’a gittik. Taksim’deki Kristal gazinosunda operet oynayacaktık. Kristal’de benim önümü açan bir gelişme oluyor ve sesim güzel diye operetten önce uvertür olarak sahneye çıkıp türkü okumaya başlıyorum. Sonra operette oynuyorum.

         Ayla ile tanışma;

         İstanbul’a gelişinin senesinde Safiye Ayla’nın dikkatini çeken Şadan ADANALI, onun daveti üzerine 1942 yılında kadrosuna girer ve bugünkü FİTAŞ sinemasının olduğu yerde İstanbul gazinosunda söylemeye başlar.

         Söz yine Adanalı’da;

         “ Safiye hanım’ın kadrosunda bir yıl uvertür olarak çalıştıktan sonra ikinci solistliğe yükseldim. İstanbul Gazinosunda Raşit Rıza’yı, Halide Pişkin’i,  Mualla Gökçay’ı tanıdım. O gazinoda 1943 yazına kadar çalıştım. O yaz bazı ekstralara da gitmeye başladım. Para biriktiriyordum. Çünkü askerlik çağım geliyordu. Ertesi yazda Harbiye’de bugün İstanbul Radyosu’nun olduğu yerde Belvü gazinosunda çalıştım. Orada da Müzeyyen Senar’ı tanıdım. Sonra ver elini askerlik."

         Başarının Sırrı Saygıda.

            Safiye Ayla’dan Hamiyet Yüceses’e, Müzeyyen Senar’dan Suzan Güven’e kadar bütün sanatkarların kadrolarına almak için yarıştıkları Şadan ADANALI başarısının sırrını çok çalışmasına, üstadlara saygı göstermesine ve düzenli bir hayat yaşamasına bağlıyor.

Askerliğini tamamladıktan sonra İstanbul’a dönen Şadan ADANALI bu kez Hamiyet Yüceses’ten teklif alır ve onun kadrosunda da ikinci solist olarak okumaya başlar.yaz gelir ve yine turneler dönmeye başlar.  O yaz Raşit Rıza tiyatrosu ile turneye çıkan Adanalı turnede o yılların dansözü Emine Adalet ile tanışır.

         “ Turnelerde Emine Adalet hanım ile operet oynuyoruz ben başrol oynuyorum. Orada da yine operetten önce sahneye çıkıyor ve türkü okuyorum. Raşit Rıza ile de işler iyi gitmedi. Ben ve Adalet hanım İzmir’de kaldık. Bir gazinoda ben okuyorum, Emine hıanım da dans ediyor. Böyle böyle 1951’e geldik. İstanbul’a döndük ve Yenikapı’da Çakır gazinosunda çalışmaya başladık. O yılın yaz aylarında Beyazıt’taki Lale Bahçesi ve Cağaloğlu’ndaki Çiftesaraylar Bahçesi’nde de çalıştım. Hem türkü hem gazel, hemde şarkı okuyordum. 1951 yılında ilk plağımı doldurdum.
" BU DÜNYANIN DÖRT BUCAĞI KÖHNE BİR MEYHANEDİR.”

         Sahne hayatının basamaklarında yavaş yavaş yükselen Şadan ADANALI 1956 yılında Grafson plak şirketine transfer olur ve Kadri Şençalar’ın DERE BOYUNDA SAZ OLUR adlı bestesini okur. Artık şöhreti iyiden iyiye yayılmaktadır. Plaklar sayesinde Anadolu’daki dinleyicilere ulaşan Adanalı bu yıllarda da sık sık turnelere çıkar. 1956 – 1970 yılları arasında hem İstanbul, Ankara ve İzmir’de hem de Anadolu’nun çeşitli kentlerinde sahneye çıkan Şadan Adanalı, İsmail Dümbüllü, Ferdi Tayfur ve Avni Dilligil tiyatrolarında da oynar. 1954 yılında ilk yurt dışı turnesine çıkan Adanalı, Beyrut’tan İsrail’e, Almanya’dan Fransa’ya, ABD ve İngiltere’den Avustralya’ya kadar bir çok ülkede kendisini sevenlerle buluşur.

         Adanalı’nın geçmişine dönerek anlattıklarına kulak verelim;

         “ 1940’lı, 1950’li yıllarda müzeyyen Hanım, Perihan Hanım, Safiye Hanım, Suzan Güven Hanım, kim olursa olsun, hep beni yanlarında görmek isterlerdi. Çok düzenli bir hayatım vardı. İçki, sigara içmem. Beni kimse sarhoş görmemiştir. Kendime dikkat eder, temiz giyinirim. Saz üstadlarına, solist arkadaşlarıma sağlıklı yaklaşırdım. Kendime hep iyi arkadaşlar seçtim. Çok çalıştım. Büyüklere saygı gösterdim. Hep öğrenmek istedim. Müzik eğitimim yok ama ben üstadlar tarafından hem ses hem de sahne adabı konusunda sahnede eğitildim. Selahattin Pınar, Sadettin Kaynak, Kadri ve İsmail Şençalar, Halide Pişkin, Emine Adalet’in bana yardımlarını asla unutamam.”

         Okuduğu zaman gazinoların alkıştan inlediği Bu Dünyanın Dört Bucağı Köhne Bir Meyhanedir adlı Neva Rast gazelin sözleri ve bestesi kendisinin. Adanalı’nın bir başka bestesi de sözleri yine kendisinin olan muhayyer Makamındaki Ardınca Süründüm Bitti Takatım adlı şarkısıdır. Ahım Gibi Ah Var mı Acep Ahlar İçinde adlı güftesi de Osman Nihat Akın tarafından Hüzzam makamında bestelenmiş.

         Kanlı Çevre ve Kirli eller adlarını taşıyan iki film çeviren Adanalı bu filmlerde Salih Tozan Ve Abdullah Palay ile oynamıştır. İki filmde 18 gazel okuyan Şadan Adanalı2nın bu filmleri Haliç’te türk filmlerinin saklandığı deponun yanması sonucu kül olmuştur.   Daha sonra İbrahim Tatlıses’le Sevmek ve Bilge Şan ile Zehirli çiçek filminde rol almıştır. Sahneye çıkarken mutlaka “ Allahım beni mahcup etme, bana yardım et” diye dua eden Şadan ADANALI inançlı bir kişi. Atatürk ilke ve devrimlerine yürekten bağlı olan Adanalı, Atatürk’ü dünya liderleri arasında ilk sıraya koyuyor ve ona hayran.


" Yukarıda okuduğunuz 1998 yılında BİZİM GAZETE'de yayınlanan canlı röportaj ile Şadan ADANALI'nın hayatından belli kesitleri bize derleyen saygıdeğer gazeteci ve yazar Sayın İskender Özsoy bey'e çok teşekkür ederim." A. Korhan ADANALI ...

Adana adını adına ekleten çok yönlü bir sanatçı: Şadan Adanalı

Kaynak: Adana adını adına ekleten çok yönlü bir sanatçı: Şadan Adanalı - Barış Avcı

“Bu dünyanın dört bucağı, Köhne bir meyhanedir. Ecel bade, felek saki, Ömrümüz peymanedir. Doğarken ağlayıp doğduk, Gülenler hep divanedir. Giden gelmez, gelen bilmez. Bu dünya bir misafirhanedir.” Neva rast gazelin sözü ve bestesi Şadan Adanalı’ya aittir ve okunduğu dönemde dillere pelesenk olmuştur.

Bir parmağında on marifet Şadan Adanalı sanat kariyeri boyunca sinema, tiyatro, ses sanatkârlığı gibi her biri ayrı bir disiplin gerektiren pek çok işi aynı anda yürüttü. Doğup büyüdüğü şehre sevdasını adına nakşeden hemşerimize bir saygı duruşu mahiyetinde yaşam öyküsünü hep birlikte hatırlayacağız.


 

‘Adana’da sinema, sinemada Adana’ parolasıyla yola çıkıp şehrine sevdasının bir nişanesi olarak soyadını Adanalı olarak seçen sinema ve tiyatro oyuncusu, ses sanatçısı, bestakâr Şadan Adanalı’yı ihmal etmek olmazdı elbette.

İlk kez figüran olarak çıktığı tiyatro sahnesinin ardından iki sinema filminde başrol ve çok sayıda filmde yardımcı oyuncu olarak rol aldı. Devrin en ünlü tiyatro oyuncularıyla sahneye çıktı. Bestesini yaptığı şarkılar dillere pelesenk oldu. Konser verdiği salonları hayranları hınca hınç doldurdu.

Ve 1923’de başlayıp ‘avantür’ bir film tadında geçen yaşamı 2002’de sessiz sedasız sonlandı. Bu çok yönlü ve çalışkan sanatçının adının unutulup gitmemesi için vefalı oğlu A. Korhan Adanalı açtığı adanali.com.tr internet sitesiyle babasının hayatı sanatı ve eserlerini meraklılara hatırlatmayı kendisine görev saydı.

Şimdi ‘yeni başlayanlar ve daha yakından tanımak isteyenler için’ Şadan Adanalı’nın yaşamını kronolojik bir sıralamayla ele alacak ve sonrasında günümüze ulaşabilen ve başrol oynadığı tek ilk filmini ‘kritik’ edeceğiz.


 

CUMHURİYETİN İLAN EDİLDİĞİ YIL DÜNYAYA GELDİ

Farklı kaynaklarda 1924 ve 1925 yılları geçmesine rağmen teyitli biyografisine göre 1923 tarihinde Adana’da dünyaya geldi. Babasının berber dükkânında hem çırak olarak çalıştı hem de ilk ve ortaokulu okudu. Baba üç kardeşi birden berber dükkânının geliriyle okutamayacağını söyleyince genç Şadan, Milli Mensucat Fabrikası’nda işçi olarak çalışmaya başladı. (Milli Mensucat Fabrika binası günümüzde –Aralık 2024– Şehir Müzesi olarak hizmet veriyor.)

Fabrikada çalıştığı esnada gazetede Eskişehir’deki bir lisede eğitimine devam edebileceğini sandığı ilan gördü. Hevesle gittiği Eskişehir’de lise okuma imkânının kendisini kapsamadığını öğrendi fakat hayat kendisine yeni bir fırsat sundu: Tiyatro. Eskişehir Halkevi’nin tiyatro kursuna başladı. Ve 1941’de figüran olarak başladığı tiyatroda kısa sürede ‘operet’ olarak turneye çıktı.

Tiyatro macerası başarısız birkaç turnenin ardından ‘o dönem için’ sonlanır. İstanbul’daki son tiyatro gösterisi esnasında ‘operet’ başlamadan ortamı ısıtmak için ‘uvertür’ olarak sahneye çıkıp söylediği birkaç şarkı yaşamını tümden değiştirdi. Bu arada Adana – İstanbul arası gidip gelmeleri esnasında 1941 yılında Adana Erkek Lisesi’nden de mezun oldu.


 

ÖNCE SAFİYE AYLA SONRA HAMİYET YÜCESES’İN KADROSUNA GİRDİ

Ve 1942’de dönemin divası Safiye Ayla’nın kadrosunda yine önce uvertür ardından ‘ikinci solist’ olarak sahnelerin tozunu attırmaya başlar.

1943 yılında ‘vatani görevini’ tamamlayıp geri döner İstanbul sahnelerine. Bu kez Hamiyet Yüceses’in ‘ikinci solisti’ olarak sahneye devam eder.

Yaz aylarında ‘tiyatro hevesi’ yeniden kabarınca Raşit Rıza Tiyatrosu ile yine turneye çıkar. Bu turnede o dönemin meşhur dansözü Emine Adalet ile tanışır ve kariyerinde yeni bir sayfa başlar. 1951’e kadar Emine Adalet’in dans ettiği, Şadan Adanalı’nın konser verdiği sahne gösterileri, arada tiyatro oyunu yıllar geçer. Ve 1951’de ilk plağını doldurur: Bu dünyanın dört bucağı köhne bir meyhanedir…

İlk evliliğinden 1953 yılında Hasan Tarık ismini verdiği bir oğlu dünyaya geldi. (MİNİCİK BİR ARA NOT: Hasan Tarık Adanalı babasının ilk sinema filminde ‘küçük yıldızlar’ kategorisinde film icabı da gerçek hayatta babası olan kahramanın çocukluğunu canlandıracaktır.)

1956’da transfer olduğu yeni müzik şirketinden, ‘Dere boyu saz olur’ plağı çıkar. Ve artık şöhret basamaklarını üçer beşer tırmanmaktadır. Tiyatro tozu yutup, sahnelerde şarkı söyleyen bir sanatçının sinemaya ilgisiz kalması elbette ki mümkün değildir.


 

VE SİNEMA KARİYERİ

Şadan Adanalı’nın ‘sinema kariyeri’ni 1980’li yıllarda arabesk şarkıcıların ‘patlamasıyla’ zirve yapan ve sinema filminden ziyade ‘uzunca bir klip’ havasında çekilen filmlerle karıştırmamak esastır. Adanalı’nın günümüze ulaşabilen tek filminde gerçekten de çetrefilli bir hikaye anlatılır ve görüntü yönetmeninin tercih ettiği planlar izlediğiniz şeyin bir ‘gerçekten de bir sinema’ olduğu duygusunu verir insana.

Filmografisinde kronolojik açıdan ilk film 1957 tarihli Abdurrahman Palay ile Leyla Altın’ın başrol oynadığı ‘Kanlı Çevre’ görünüyor. Fakat filmin afişinde Şadan Adanalı’nın ismi başroldeki iki oyuncudan da büyük yazılmış.

Cahit Günal’ın senarist ve yönetmen olarak imzası bulunan ‘romantik’ filmin ‘orijinal adının’ Sönen Ocak olduğu vurgusunu görünce filmin belli ki bir ‘uyarlama’ olduğunu anlıyoruz. Filmden günümüze bahsettiğim gibi Şadan Adanalı’nın isminin başrol oyuncularından da büyük yazılan afişi ve tek satırlık, ‘Köylü bir gençle sevdiği kızın öyküsü’ özetinden başka bir şey kalmamış görünüyor. Şimdilik!

1958’de çevrilen ‘Kirli El’ filminde başrol artık Şadan Adanalı’nındır. Bu filmi yazının devamında ‘kritik edeceğimiz’ için detaya girmiyorum.

Ve fakat araya bir not girmem şart. Vefalı oğlu A. Korhan Adanalı tarafından adına açılan internet sitesinde Kanlı Çevre ve Kirli El filmlerinde başrol oynayıp iki filmde 18 gazel seslendiren oyuncunun bu filmlerinin arşivde çıkan bir yangın sonucu yanıp yok olduğu bilgisi var. Gel gör ki, ‘ne aradığını bilenler için sonsuz bir derya’ durumundaki internette bu filmlerden ‘Kirli El’e ulaşıp kritik etme şansı bile bulduk. Devam edelim.


 

TİYATRODA EFSANE İSİMLERLE AYNI SAHNEDE

1956 – 1970 yılları arasında İstanbul, Ankara ve İzmir’in dışında Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde de tiyatro sahnelerine çıktı. İsmail Dümbüllü, Ferdi Tayfur, Avni Dilligil ve Nejat Uygur tiyatrolarında oynadı.

YILLAR GEÇER, ŞARTLAR DEĞİŞİR

Geçen yıllar ve değişen şartlarda Şadan Adanalı sinemadan ziyade ses sanatkârlığına ağırlık verdi. Diskografisinde albümden ziyade aktif olduğu dönemin ruhuna uygun olarak plaklar çoğunlukta. 1960’da ilk plağı ‘Bu dünyanın dört bucağı köhne bir meyhanedir’, 1962’de ‘Gönlümü aşka salan’, 1969’da ‘Gözlerimden kanlar dökülür’ ve nihayet kaset – CD çağıyla birlikte 1996’da ‘Felek bana yâr olmadan’, 2000’de ‘Ölümsüz Gazeller’ ve vefatından sonra 2022’de ‘Sevdiğim Ceylanım’ piyasaya çıkar. (Meraklısına not: Dijital müzik platformu Spotify’dan sanatçının albümlerini dinlemek mümkün.)

1973 yılında ikinci evliliğini Cahide hanımla yaptı. Şadan–Cahide çiftinin bu evlilikten biri kız iki çocuğu dünyaya geldi.

1975’de yönetmenliğini, yapımcılığını, senaristliğini ve başrol oyunculuğunu ‘hemşerisi’ Yılmaz Güney’in yazdığı ‘Bir gün mutlaka’ filminde ‘yardımcı oyuncu’ kadrosunda rol aldı. (Sinema ve siyaset tarihine meraklı olanlar için bu filmin gösterim macerası hayli ilgi çekici gelebilir.)

Şadan Adanalı’nın başrollerle başladığı sinema kariyeri sonraki yıllarda ‘konuk oyuncu’ pozisyonuna gelir. Afişte adının yer aldığı iki filmi daha not etmekte fayda var: İbrahim Tatlıses’in Sevmek (1985), Adanalı Yönetmen Mehmet Dinler’in Zehirli Çiçek (1986).


 

ŞARKILARIYLA ‘SES VERDİĞİ’ FİLMLER

Oyunculuk kariyeri ile eş zamanlı sürdürdüğü ses sanatçısı olarak da sinemada varlık gösterdi. Adanalı’nın şarkılarıyla ‘ses verdiği’ filmlerden bazıları: İstanbul kan ağlarken (1951), Süt kuzuları (1952), Mahallenin Namusu (1953), Temem Bilakis (1963).

Sözün bir yerinde belirtmiştim. ‘Avantür film tadında’ bir yaşam süren sanatçı 27 Nisan 2002 tarihinde 79 yaşında İstanbul’da vefat etti. Hasdal Mezarlığında toprağa verildi.

VE OYUNCULUKTAN ZİYADE ŞARKILARIYLA BAŞROL OYNADIĞI: KİRLİ EL

Cemal Sahir’in ‘eser sahibi’ göründüğü ‘Kirli El’ filminin yönetmeni Mustafa Eroğlu. Filmde oyunculuğundan ziyade şarkılarıyla boy gösteren Şadan Adanalı’ya oyunculuklarıyla eşlik eden isimler Nermin Ruhsever, Ferhan Tanseli ve Ayten Sırmalı.


 

Hikâye özetle şöyle; Yanaşma Müslim (Salih Tozan) Halim Bey’in (Mümtaz Alpaslan) çiftliğinde ailenin anneleri ölmüş iki çocuğuna Necdet (Tarık Adanalı–Şadan Adanalı) ve Nimet (Fatma Aydoğdu–Nermin Ruhsever) bakmaktadır. Kötü adam Akarsulu Naim (Asım Nipton) bir baskınla çiftlik sahibini, çiftliğin yanaşmasının eline zorla tutuşturduğu tabancayla öldürtür. Aradan yıllar geçer. Yanaşma Müslim’i gerçek babaları sanan çocuklar üniversite ve enstitüyü bitirip evlilik hazırlıklarına başlar. Filmin ikinci yarısında Yanaşma Müslim zorla tabanca tutuşturulan sağ eline siyah bir eldiven takar ve ‘kirli eli’ mümkün mertebe kullanmaz. Bu arada geçmişten habersiz kötü adamın oğlu Haluk (Ferhan Tanseli) babasının, babasını öldürttüğü Nimet’le ‘aşk’ yaşamaktadır. Haluk’un ‘nasıl olsa evleneceğiz’ düşüncesiyle Nimet’in bekâretini bozmasıyla işler biranda değişir.

Filmin hikâyesine dair daha fazla spoiler (ipucu) vermek istemem. Ancak bu filme dair görüntü yönetmeninin filmden bağımsız olarak ‘tam arşivlik’ görüntüler elde ettiğini söylemek isterim. Filmi 1950’li yılların ‘bakir’ İstanbul’unu görmek isteyenler için hararetle tavsiye ederim. Ancak oyunculuk açısından aynı ‘hararetli daveti’ yapamayacağım. Ki zaten bu yazının kahramanı olan Şadan Adanalı’da oyunculuktan ziyade film boyunca ara ara patlattığı ‘gazelleriyle’ müzikseverlere unutulmaz bir ziyafet sunuyor.

Şadan Adanalı örneğinden hareketle, ‘sinemada Adana, Adana’da sinemanın’ arkeolojisini yapma gayretimizde daha hangi unutulmaya yüz tutmuş ve fakat kesinlikle unutmamamız gereken değerlerle karşılaşacağız kim bilir? Bu yolculuğumuz tüm heyecanıyla devam ediyor.

Kaynak: Adana adını adına ekleten çok yönlü bir sanatçı: Şadan Adanalı - Barış Avcı

 

Filmlerim

Oynadığım Filmler

Kirli EL 1958 "Şadan ADANALI" 1 Bölüm
Kirli EL 1958 "Şadan ADANALI" 2 Bölüm
Kirli EL 1958 "Şadan ADANALI" 3 Bölüm - Final
Sevmek-1985 yıl yapımı Türk Filmidir.
Zehirli Çiçek - 1986 - Şadan ADANALI

Şarkılarım

Bu dünyanın dört bucağı, Köhne bir meyhanedir. Ecel bade, felek saki, Ömrümüz peymanedir. Doğarken ağlayıp doğduk, Gülenler hep divanedir. Giden gelmez, gelen bilmez Bu dünya bir misafirhanedir. Söz : Şadan ADANALI

Şadan Adanalı "AMAN ADANALI" Orjinal Taş Plak
Şadan Adanalı BU DÜNYANIN DÖRT BUCAĞI
Şadan Adanalı ARTIK BU SOLAN BAHÇEDE
Şadan Adanalı BEKLERİM HER GÜN BU SAHİLLERDE BEN
Şadan Adanalı FASIL, Yıldızlar Geçidi
Şadan Adanalı - BENDE MECNUN FÜZUN - Taş Plak
Şadan Adanalı - O SİYAH GÖZLERİNİ - taş plak
Şadan ADANALI - Dere Boyunda Saz Olur - TV Programı
Şadan ADANALI - Bu Dünyanın Dört Bucağı - TV programı
Şadan Adanalı - SEVMEK NE KADAR TATLIDIR - Taş Plak
Şadan Adanalı - KALBİMDE YANAN ATEŞ AŞKIM - Taş Plak - Gazel
Şadan Adanalı - YANDIM SANA BAKTIKÇA - Taş Plak - Gazel
Şadan Adanalı - YALNIZ BIRAKIP GİTME - Taş Plak
Şadan Adanalı - UYU EY MELEK - Taş Plak - Gazel
Şadan Adanalı - BENZEMEZ KİMSE SANA - Taş Plak - Gazel
Şadan Adanalı - ÖYLE BİR AŞIĞIM Kİ - Taş Plak - Gazel
Şadan Adanalı - MEYHANEDİR KARARGAHIM - Taş Plak - Gazel
Şadan Adanalı - MEYHANEDİR BANA MESKEN - Taş Plak
Şadan Adanalı - KALBİM - Taş Plak
Şadan Adanalı - GÜVENME GÜZELLİĞİNE EY BAHAR YÜZLÜ KADIN - Taş Plak - Gazel